Aşağıdaki yazı İman Şahidi Aziz Maksimos’un “Quaestiones et dubia ad Thalassium” (Thalassium’dan sorular) adlı eserinden çevrilmiştir. Bu yazıda Allah’ın suretinde ve benzerliğinde yaratılmak nedir, ve ikisinin arasındaki farkı değerlendireceğiz:
Kutsal Kitap’ta “Ve Allah dedi; Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım” (Yaratılış 1:26) ne anlama gelir? Sonraki ayette de “Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allahın suretinde yarattı” (Yaratılış 1:27) der, ama neden “benzeyişimize göre” ifadesini atlar?
Çünkü Allah’ın ilk amacı insanın Allah’ın suretine ve benzerliğine uygun bir varlık haline gelmesiydi ve surete uygun olan şey bozulmamışlık, ölümsüzlük, görünmezliktir; ve bunları sahip olması için ruha bahşetmiştir, bunlarla birlikte hem kendi kendini yönetmeyi hem de kendi kaderini tayin etmeyi bahşetmiştir ki bunların hepsi Allah’ın özünün suretleridir.
Ve benzerliğe göre, Allah’ın eylemlerinin tüm göstergeleri olan, Allah’ın yüce iyiliğinin diğer işaretleri olan dünyevilikten ayrılık, uysallık, tahammüldür. Bu nedenle, O’nun özüne ait olan şeyler, surete göre tezahür eden şeyler, doğası gereği ruha vermiştir. Allah’ın eylemine (energeia) göre ait olan ve benzeyişini gösteren şeyleri ise, bir şahsın erdemin ilahi niteliklerini taklit ederek kendisini Allah’a benzetmesi durumunda, insanın mükemmelleşeceğini öngörerek, bizim özgür irademizle düşünmemize bırakmıştır. İşte bu nedenle, ilahi Kutsal Kitap bundan sonra söylenenlerde “benzeyişimize göre” ifadesini atlamıştır.
Prassas, Despina, translator. St. Maximus the Confessor’s “Questions and Doubts.” Northern Illinois University Press, 2010. pp. 156-157 (Benim Çevirim)
Benzerlik ve Suret
Allah’ın suretinde yaratılmak, İman Şahidi Aziz Maksimos’un söylediği “Doğal olarak Allah’a ait olan niteliklerin lütuf yoluyla iletilmesi söz konusudur; insan da başlangıçta, yaratıldığında Allah’tan bunu hemen almıştır”1 sözüyle değerlendirilebilir. Kişilik, akıl, ve özgür irade sahibi olmak bunun en önemli örneklerindendir. Her insan, ne olursa olsun Allah’ın suretinde yaratılmıştır, şeytan da Allah’a karşı savaşacak güce sahip olmadığı için de O’nun suretine karşı savaşmaktadır. Bu nedenle de insana karşı yaptığımız ahlaklı davranışlar veyahut ahlaksızlıklar aynı zamanda da Allah’a yapılmıştır (Bkz. Matta 25:31-46).
İnsanın, doğası gereği sahip oldukları nitelikler Allah’ın suretinde olmasındandır ve bu hiçbir zaman kaybedilemez, ancak Hz. Adem’in düşüşünde yani asli günahın işlenmesinde insanın Allah’a olan benzerliğini kaybetmiştir. Allah’a benzerlik, insanın Allah’la birlikte çalışarak amelleriyle Allah’tan gelen erdemleri kendisinde pekiştirmesinden gelir. Yani Allah’tan gelen özgür irademizi, kaynağı Allah’tan olan erdemleri kazanıp pekiştirmek amacıyla kullanırsak Allah’a benzemiş oluruz, ve bu vesileyle “İlahi tabiata hissedar” olmuş oluruz (2. Petrus 1:4).
Hristiyan imanına göre, insanın yaşama sebebi Allah’a benzemektir ve Aden bahçesinde kaybedilen o benzeyişi, İsa Mesih’in hayatına Kutsal Ruh vasıtasıyla paydaş olunarak tekrar kazanmaktır. Aziz Athanasius’un da dediği gibi “Allah, insan oldu ki insan da Allah gibi olabilsin”2 yani Allah özünde sahip olduğu nitelikleri insanın onlara lütuf aracılığıyla paydaş olabilmelerinden bahsediyor.