İmparator Konstantin Ariuscu muydu?

sculpture, constantine, wallpaper hd, york, history, laptop wallpaper, heritage, mac wallpaper, full hd wallpaper, beautiful wallpaper, hd wallpaper, windows wallpaper, 4k wallpaper, background, art, england, cool backgrounds, wallpaper 4k, 4k wallpaper 1920x1080, cathedral, constantine, constantine, free background, free wallpaper, constantine, desktop backgrounds, constantine, constantine

Bu yazıyı paylaştığım vakitten birkaç saat önce Yer6 kanalında “Evrensel Kilise”nin Hristiyanlık’ı temsil ederek Hristiyanlık vs. İslam tartışması yayınlandı ve o tartışmada müslüman tarafında olan kişi, Aziz Konstantin’in Arius’cu olduğu için Arius’u kiliseye geri kabul ettiğini iddia ediyor.

Öncellikle genel olarak şunu belirtmek lazımdır ki bahsi geçilen tartışmada Deniz ne zaman (haklı bir şekilde) tartışmayı teolojik olarak değerlendirmeye çalışsa da karşı taraf olayı sadece “politik” bir şekilde değerlendirmeye çalıştı. Bunun ironisi şudur ki aynı metodolojiyi mantıksal sonucuna göre değerlendirse sonucu İslam değil Ateizm olurdu, çünkü her dinde tarihsel ve politik meseleler teolojik tartışmalarda önemli rol oynamıştır, ancak siyasi olayların tek başına belirli teolojik gelişmelerin temel zemini ve nedeni olduğunu iddia etmek, inancın saflığını koruyan İlahi bir takdirin olmadığını söylemektir. Bu bazılarına “bilim dışı” gibi görünse de, İlahi takdire dayalı bir Allah hakkındaki bir dinin sadece yanlış olduğunu ve bu nedenle dünyevi olaylara bağlı olduğunu varsaydığınız anlamına gelir. Basitleştirmek gerekirse bu Allah’ın varlığını araştıran birisinin Allah’ın var olmadığını varsayması gibidir.

Öncellikle Arius’culuk nedir? Tartışmadaki Müslümanın dediğinin aksine Ariusculuk sadece İsa Mesih’in Allah olduğunu reddetmek değildir, Arius’culuk özellikle Neoplatonik düşünceden esinlenen spesifik bir itikattır, İsa Mesih hakkındaki inancı da yaratılmış bir varlık olduğu ama yaratılanlar arasında en kudretli, ebedi bir varlık olduğunu ve dünyadaki her şeyi yaratan bir varlık olduğunu iddia ederler. Arius’cular için İsa Mesih bir ilahtır, sadece baş ilah (Allah) değildir.

Arius’cularla Ortodoks Hristiyanlar arasındaki çekişme özellikle “homoousios” yani “aynı öz” kelimesi üzerineydi. Ortodoks Hristiyanlara göre İsa Mesih, Allah’la aynı öze sahiptir yani Allah neyse İsa Mesih de odur, aynı sıfatlara sahiplerdir. Arius’culara göre Peder’in Kelâm’ı Olan İsa Mesih Peder’den doğduğu için aynı özde değildir, bazıları “homoiousios” yani “benzer öz”, eunomius gibi daha radikal Arius’culara göre “heteroousios” yani tamamen farklı özdeler. İznik Konsilindeki iman ikrarında da “Homoousios” kelimesi, İsa Mesih’le Peder Allah’ın arasındaki özdeşliği ve ilahi birliği belirten bir kelime olarak kullanılmıştır.

Siyasi olarak Aziz Konstantinos her ne kadar Arius’culara karşı sempati besleyen birisi olsa da, kendisi İznik konsilindeki kararlara ve teolojiye sadık birisiydi. Kayserili Eusebius’a göre “homoousios” teriminin iman ikrarında kullanılması fikri kendisinden gelir. Hristiyan konsillerdeki kurallara aykırı bir şekilde kendi fikrini empoze etmedi, o zamandaki kilise tarihcileri bu konuda da çok netti.1 Burada asıl anlamamız gereken olay, Aziz Konstantinos’un teolojik olarak Kutsal Üçleme’yi ve İsa Mesih’in Uluhiyetini savunan, konsil zamanında Diyakon olan İskenderiye Piskoposu Aziz Athanasius’la hemfikir olmasıdır. Bu tek başına Aziz Konstantinos’un Ortodoks İtikadına sadık olduğuna dair güçlü bir delildir.

Peki Aziz Konstantinos neden Arius’culara karşı pozitif bir yaklaşıma sahipti? Bunun iki basit nedeni var: Aziz Konstantinos, Arius’cuları ve Arius’cu geçmişe sahip olanları Kilise birliğinde tutmaya çalıştı. Her ne kadar Arius’culuk ile Hristiyanlık taban tabana zıt olsa da, o devirdeki bazıları için sorun anlam üzerinde değil daha çok söz üzerineydi. Örneğin “homoousios” tabirine karşı çıkanlardan bazıları İsa Mesih ile Peder Allah’ın aynı kişi oldukları sonucuna çıkan, Sabellius’un icat ettiği “Modalizm” sapkınlığından farklı olmadığını düşündü. Bu şahısların büyük bir bölümü aslında anlamsal olarak “Homoousios” teolojisine yakın düşünmelerine rağmen belli terimleri kendi lügatlarına göre değerlendirmeyi tercih ettiler. Bu durumda Aziz Konstantinos’un politik yaklaşımını anlayabiliriz.

İkinci ve daha önemli bir nedense, bahse geçilen Arius’cular aslında kendilerini Kilise içinde tutmak için İznik konsilini kabul ediyormuş gibi yapıp kilise içinden Aziz Athanasius gibi rakiplerini teolojik nedenlerden çok siyasi nedenlerden Kiliseden atmaya çalıştıkları için. Bu durumu izah eden Sokrates Skolastikus adlı bir kilise tarihcisinden alıntı yapmak istiyorum:

25. Bölüm. Arius’un geri çağrılması için çaba harcayan Papaz hakkında.

İmparator Konstantinos’un Konstantia adında bir kız kardeşi vardı; Licinius’un dul eşiydi ve bir süre Konstantin’le birlikte imparatorluk makamını paylaşmış, ancak zalimce iktidar sürüp bunun sonucunda öldürülmüştü. Bu prensesin evinde Ariusçuluk dogmalarıyla yoğrulmuş gizli bir rahip vardı; Eusebius ve diğerleri onu teşvik ederek Konstantia’yla yaptığı samimi konuşmalarda Sinod’un Arius’a haksızlık ettiğini ve onunla ilgili yaygın haberlerin doğru olmadığını ima etme fırsatı buldu. Konstantia rahibin iddialarına tamamen itibar etti, ama bunları imparatora bildirmeye cesaret edemedi. O sırada tehlikeli bir şekilde hastalandı ve kardeşi onu her gün ziyaret etti. Hastalığı ağırlaştığında ve ölmeyi beklediğinde, bu rahibi imparatora övdü ve onun çalışkanlığına, dindarlığına ve hükümdarına olan sadık sadakatine tanıklık etti. Kısa bir süre sonra kız kardeşi ölünce, papaz imparatorun en güvendiği kişilerden biri oldu ve konuşma özgürlüğü giderek artınca, imparatora daha önce kız kardeşine söylediklerini tekrarlayarak, Arius’un Sinod’un savunduğu düşüncelerden başka bir görüşe sahip olmadığını ve imparatorun huzuruna kabul edilirse, Sinod’un kararlaştırdıklarını tamamen onaylayacağını söyledi; ayrıca kendisine haksız yere iftira atıldığını da ekledi. Rahibin sözleri imparatora tuhaf geldi ve şöyle dedi: ‘Eğer Arius Sinod’a katılır ve onun görüşlerini benimserse, hem onu kabul edeceğim hem de onurla İskenderiye’ye geri göndereceğim. Bunu söyledikten sonra hemen ona şu sözleri yazdı:

Victor Konstantinos Maximos Augustus, Arius’a.

Bir süre önce, bizimle bir görüşme yapmak üzere sarayıma gelebileceğinizi zat-ı alinize bildirmiştik. Bunu hemen yapmadığınız için biraz şaşırmadık değiliz. Bu nedenle hemen bir kamu aracına binerek sarayımıza gelmekte acele edin; size gösterdiğimiz hoşgörü ve saygıyı gördükten sonra kendi ülkenize dönebilirsiniz. Allah seni korusun, sevgilim. Tarih yirmi beş Kasım.

Bu, imparatorun Arius’a yazdığı mektuptu. Prensin din için gösterdiği ateşli gayrete hayran olmamak elde değil; çünkü bu belgeden anlaşıldığına göre, daha önce de Arius’a sık sık görüşlerini değiştirmesi için telkinde bulunmuş, kendisi de ona sık sık mektup yazmasına rağmen hakikate dönmekte gecikmesini kınamıştı. Bu mektubun alınması üzerine Arius, İskender’in Arius ve yandaşlarını aforoz ettiğinde diyakozluktan azlettiği Euzoïus’la birlikte Konstantinopolis’e geldi. Bunun üzerine imparator onları huzuruna kabul etti ve onlara iman ikrarını kabul edip etmeyeceklerini sordu. Onlar da hemen kabul edince, inançlarının yazılı bir beyanını kendisine teslim etmelerini emretti.

26. Bölüm. Arius, geri çağrıldığında İmparator’a bir Feragatname sunar ve İznik İnancı’nı kabul etmiş gibi davranır.

Aşağıdaki şekilde bir bildiri hazırlayarak imparatora sundular.

‘Arius ve Euzoïus, En Dindar ve Dindar Rabbimiz İmparator Konstantin’e.

‘Dindarlığınızın emri uyarınca, egemen efendimiz, inancımızı beyan eder ve Allah’ın huzurunda yazılı olarak ikrar ederiz ki, biz ve taraftarlarımız aşağıdaki gibi inanıyoruz:

‘Her şeye gücü yeten Peder olan tek Allah’a ve bütün çağlardan önce O’ndan doğmuş olan Oğlu Rab İsa Mesih’e, hem göklerde hem de yeryüzünde olan her şeyin kendisi aracılığıyla yaratıldığı Kelam olan Allah’a; yeryüzüne inen, beden alan, acı çeken, tekrar dirilen, göklere yükselen ve yaşayanları ve ölüleri yargılamak için tekrar gelecek olan Allah’a inanıyoruz. [Ayrıca Kutsal Ruh’a, bedenin dirilişine, gelecek çağın yaşamına, göklerin krallığına ve dünyanın bir ucundan diğer ucuna uzanan Allah’ın tek Katolik Kilisesi’ne de] inanıyoruz.

“Bu inancı kutsal İncil’den aldık, Rab öğrencilerine şöyle dedi: “Gidin, bütün uluslara öğretin, onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin.” Eğer tüm Katolik Kilisesi’nin ve Kutsal Yazıların öğrettiği gibi (ki biz buna her açıdan inanıyoruz) Peder’e, Oğul’a ve Kutsal Ruh’a inanmaz ve onları gerçekten kabul etmezsek, Allah hem şimdi hem de gelecek yargıda bizim yargıcımız olacaktır. Bu nedenle, dindarlığınıza yalvarıyoruz, en dindar imparator, hizmet için adanmış kişiler olan ve kilisenin ve kutsal Yazıların inanç ve duygularını taşıyan bizler, sizin barışçıl ve sadık dindarlığınızla, tüm gereksiz sorulardan ve tartışmalardan kaçınarak annemiz Kilise’ye yeniden kavuşabiliriz: böylece hem biz hem de tüm kilise barış içinde, ortak olarak huzurlu hükümdarlığınız ve tüm aileniz adına alışılmış dualarımızı sunabiliriz.

Socrates Scholasticus, Church History, Book I, Chapters 25-26 (Benim Çevirim) https://www.newadvent.org/fathers/26011.htm

Bunun sonrasında Arius’cular İskenderiye’ye gidiyor, ve Aziz Athanasius onları kabul etmedikleri için kendisine gülünç iftiralar atıp2 İmparator’a şikayet ediyorlar. Bu yazıda da gördüğümüz gibi, Aziz Konstantinos İznik iman ikrarına gayet sadıktı ve Arius’cu teolojiye karşıydı. Kendisinin dini konulardaki iyi niyetini suistimal eden kişi de Arius ve onun sempatizanlarıydı. Bu yazı, Aziz Konstantinos’un Arius’cu olduğu iddialarını çürütmek için yeter. Kilise tarihini sadece belli siyası ajandaları olan sözde “akademisyenler” ve “tarihcileri” dinlemek yerine, herkesin Hristiyanlığı daha ciddi ve dürüst bir şekilde araştırmaları gerektiğini belirtmek isterim.

  1. Kilise tarihcileri hoşnut olmadıkları imparatorlara karşı düşmanca bir tavır sergilemekten pek korkmazlar, bkz. Prokopius’un “Gizli Tarih” kitabında Aziz Jüstinyen hakkındaki söyledikleri. ↩︎
  2. Aziz Athanasius’un onlara saldırdığı, Makarius adlı bir ruhbanın altara girip kutsal kase vb. objeleri kırdığı gibi ↩︎

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir